ERCUMENT KILIC

İçeriğe git

Ana Menü

ABD VE DÜNYADA TANITIM VE LOBİCİLİK ÇALIŞMALARI > ABD-TC DIŞİŞLERİ ORTAK DAVETİ

ABD DIŞİŞLERİ BAKANLIĞININ TÜRKİYE'NİN AVRUPA BÜYÜKELÇİLİKLERİ ORTAK PROJESİ OLARAK BENİ AVRUPA'YA DAVETİ

Amerika'da yaptığım başarılı Türk SİVİL toplum liderliği ardından, ABD Dışişleri Bakanlığı, Avrupa'daki Türk Büyükeliçilikleri ile ortak bir program hazırlayarak Amerika'da yaptığımız sivil toplumculuk hakkında Avrupa'daki Türklerİ aydınlatmak adına beni bir seri konferanslar ve basın toplantıları yapmak üzere Avrupa'ya davet ettiler.

   

                                    ABD KONSOLOSU CHARLES WALSH, ERCÜMENT KILIÇ VE TC ALMANYA BASKONSOLOSU ALİ RIZA ÇOLAK                                                ABD AVUSTURYA KONSOLOSU DANIEL WEYGRANDT


Daveti kabul etmemdeki en büyük etken, Amerika'daki çalışmalarımı Avrupa'da anlatmamın, davetiyede de görüleceği üzere, kendi değimleri ile "ABD 'nin de desteklediği, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım sürecine faydalı olacağı" ibaresi idi.  

Avrupa Programının ABD Dışişleri Programı


Aşağıda bu davetin İngilizce orijinali ve Türkçe tercümesi.

Davetiyenin Türkçesi

Ercüment Kılıç
Başkan, ATAA
1526 18th Street, NW
Washington, DC 20036

Sayın Kılıç


Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Uluslararası Bilgi Programı Bürosu adına, sizleri Amerikan Konuşmacı ve Uzmanı olarak, göçmen toplulukların Avusturya ve Alman toplumlarıyla bütünleşmesi konusunda 25 Şubat ve 3 Mart 2004 tarihleri arasında konuşma ve programlar düzenlemek üzere davet ediyorum.

Viyana’daki Türk Büyükelçiliği’nden ve Frankfurt’taki Amerikan Konsolosluğu’ndan temsilciler sizi havaalanında karşılayacaklar.

Amerikan Konuşmacı ve Uzman programı, Amerika’dan birçok konudaki profesyonelleri konuşmalar, konserler, dersler, ve toplantılar düzenlemek üzere davet ediyor.

Avusturya ve Almanya’daki Büyükelçiliklerimizden gelen davet üzerine deneyiminiz ve konudaki uzmanlığınız sebebiyle bu program için sizi seçtik. Özellikle, ATAA, Türk-Amerikan toplumunu Amerikan halkıyla bütünleştirmek için çalışan bir organizasyon olarak bilinmektedir. ATAA’nın bağımsız, sivil yapısı, Avrupa’daki Türk topluluklarına model olacak bir yapıya sahiptir. Aynı zamanda, ATAA’nın ve Avrupa’daki diğer Türk derneklerinin beraber çalışmasının, demokratikleşme, bütünleşme, kültürel uyum, ve tolerans adına olumlu etkileri olacaktır. Bu, Türkiye’nin, Amerika tarafından da desteklenen, Avrupa Birliği’ne katılması açısından da önemlidir.

Herhangi bir sorunuz olursa, lütfen bana aracılığıyla ulaşmaktan çekinmeyin.

Saygılarımla,

Steven Lauterbach
Program Yetkilisi
Amerikan Toplumu ve Değerleri

---------------------------------------------------------------------------


AVRUPA VE ABD DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI İZLENİMLERİ

ABD Dışişleri Bakanlığı Hakkında:

Davetlerinden başlayarak, ve Program Yetkilisi Steven Lauterbach başta olmak üzere birçok Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile yaptığım görüşmeler sonunda, gezinin önce ve sonrasında, ABD Dışişleri Bakanlığı'nin verimli çalışmasından çok etkilendim. Diğer ülkelerin dışişleri bakanlıkları nasıl çalışıyor bilmiyorum, ancak ATAA'nın ABD Dışişleri Bakanlığı ve Büyükelçilikleri ile geçmişteki tecrübelerine dayanarak, Avrupa'ya yaptığım bu gezi ABD Dışişleri Bakanlığı'nin çok verimli bir şekilde çalıştığına beni inandırdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'yla geçmişteki bağlantımız ATAA'nin Türkiye'ye Yıllık Heyet Gezileri ve komşu ülkelere düzenlediği geziler ile ilgili olmuştu. (ATAA heyeti geçmişte Bulgaristan, Yunanistan, İsrail, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nı ziyaret etmiştir.) Türkiye dahil olmak üzere, ziyaret edilen ülkelerdeki Amerikan Büyükelçilikleri ATAA heyetine genellikle bir saat kadar süren resmi bir brifing sunar. Örneğin, Amerika’nin Bulgaristan Büyükelçisi'nın yaptığı gibi görsel sunumlar, üç ülke arasındaki ilişkilerin geçmiş ve bugünkü halini tam olarak bilmeyen bizler için bile çok aydınlatıcı olmuştu. Brifingin sonunda Amerika-Bulgaristan, Türkiye-Amerika ve Türkiye-Bulgaristan arasındaki tarihsel, politik, sosyal ve ekonomik her türlü konuda birçok bilgi edinmiştik.



ALMANYA İÇİ TREN SEYAHATİNDE DR. JURDEN İLE                                            TÜRK DERNEKLERİ FRANKFURT KONFERANSI  


Bu Avrupa gezisi süresince Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nin çok iyi bir şekilde çalıştığına tanık öldüm. Siz de -benim önceden bilmediğim gibi- Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nında çalışan tüm yetkililerin bulundukları ülkenin dilini öğrenmek zorunda olduğunu bilmiyor olabilirsiniz. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Türkiye büyükelçisi ile Türkçe anlaşabilmek çok güzel. Tabii ki, tüm ülkelerin büyükelçilikleri İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi popüler dilleri konuşuyor, ancak Amerikan büyükelçilikleri bulundukları ülkeye göre Türkçe, Rumca, Rusça, Cinçe, ya da Japonca gibi birçok dili konuşabiliyorlar. Bu nedenle Amerika'nin dışişleri bakanlığı temsilcilerinin meslek hayatları boyunca 5, 6, ve hatta 7 dili öğrenmeleri sıradışı değil. Özverileri için dışişleri bakanlığını mı yoksa çalışanlarını mı övmeliyim bilmiyorum. Avusturya'da beni ağırlayan Amerikan Büyükelçiliği görevlisi Sayın Schroeder "Tabii ki kolay değil, ancak yapmam gerekiyor, ve iyi bir şekilde yapmam gerekiyor," diyor.
Gezi çok verimli geçti. İşlerini çok büyük bir dikkatle yapan görevliler ziyaret edeceğim ülkelerle ilgili A'dan Z'ye tüm bilgiyi bana önceden sağladılar. Mümkün olduğunca fazla sayıda Türk organizasyonuyla görüşmem için çok büyük bir çaba sarfettiler.

Dışişleri Bakanlığı'nin İstedikleri:
Bana açıklandığına göre, ABD Dışişleri Bakanlığı aşağıdakilerin gerçekleşmesini istiyor:
- Amerika ve Avrupa'daki Türk topluluklarının dialog içinde olması,
- Bulundukları toplumlara uyum sağlama aşamasında karşılaştıkları zorlukları ve başarıları paylaşmaları,
- Nihayetinde birbirlerinin tecrübelerinden faydalanan topluluklar haline gelmeleri.

ATAA'mizin bu yoldaki ilk ve en önemli adımı atmak için seçilmesinden dolayı onur duydum.


ALMANYA

Düsseldorf, Almanya: 23 Şubat 2004

İlk toplantı Amerika'nin Düsseldorf Başkonsolosu George Knowles'in residansında gerçekleşti. Toplantının amacı beni Sayın Knowles'un Türk meslektaşi Başkonsolos Sayın Ateş Öktem_ Konsolos Charles Walsh, aynı zamanda beni Almanya'da evinde agarlayan Halkla İlişkiler Direktörü Dr. Jürgen Bödenstein_ Konsolos Eric Rueter, Türk-Alman İşadamları Derneği Başkanı Sayın İlhan Topal, Alman Eğitim Bakanlığı'ndan Profesör Heinz-Werner Poelchau ve Eczacıbaşı Almanya temsilcisi Zeki-Şafak Ozan ile tanıştırmaktı.



                                  ABD KONSOLOSU CHARLES WALSH, ERCÜMENT KILIÇ VE TC'NİN ALMANYA BASKONSOLOSU ALİ RIZA ÇOLAK                                                ABD AVUSTURYA KONSOLOSU DANIEL WEYGRANDT


Bir saat süren bu toplantı bana misafirlere ATAA'yi tanıtma, misyonunu, geçmişteki başarılarını ve aynı zamanda Amerikan toplumunda 1860'larda oluşan Türk unsurunu anlatma fırsatı verdi. Elazığ ve Harput'tan Amerika’ya gelen ilk Türklerin, 200 bini Müslüman olmak üzere 1 milyon iki yüz bin Türk'un, Padişah Abdul Hamit'in 1893'te Chicago Festivali'nde bir Türk köyü yaratma çabalarını anlattım; 1920'lerde oluşan ilk Türk topluluklarından bahsettim. New York'taki kardeş organizasyonumuz FTAA ile ilgili verirken, bir yandan da ATAA'nın yapısını açıkladim: Benden önceki -hepsi gönüllü olarak çalışan- 10 başkanı takiben iki yıllık bir dönem için seçildiğimi, şu an 57 Türk-Amerikan derneğini çatısı altında birleştiren bir organizasyon olan ATAA'nin 1979'da Sayın Şükrü Elekdağ'in büyükelçiliği sırasında ilk başkanımız Dr. Ülkü Ülgur tarafından kurulduğunu, ve Gelecek Dönem Başkanı, Geçmiş Dönem Başkanı, Sekreter ve Saymanımıza ek olarak 11 tane başkan yardımcımızın olduğunu anlattım. Bu sonuncu örneğin ATAA'ya karşı çok büyük bir ilgi ve takdire yol açtığını belirtmek istiyorum.

Bu gezi boyunca, Avrupa'daki kardeşlerimizin bazı alanlarda Atlantık'in diğer tarafındaki biz Türk-Amerikan toplumundan daha başarılı olduklarını ve onları geçmişteki başarılarında takip ettiğimizi fark etmekle birlikte, sağlam bir çatı organizasyona ihtiyaç olduğunu ve Türk iç politikasına geldiğinde siyaset dışı davranma gereğinin Avrupa'daki Türk organizasyonları tarafından gelecekte uygulanması için diyaloglara başlanması gerektiğini anladim. Ayrıca ATAA'nin önemli projelerinden biri olan yıllık kongremizden bahsettim; her ATAA başkanının çalışmalarımıza nasıl yeni bir boyut kattığını açıkladim: Nuri Sabuncu'nun başkanlığı sırasında ATAA'nin ilk yıllık heyet gezisinin düzenlendiğini, Tunca İskir'in başkanlığı sırasında The Türkish Times gazetesinin basılmaya başladığını anlattım. İsrail, Yunanistan ve Bulgaristan'a yapılan gezilerde edinilen paha biçilmez tecrübelerden bahsettim.
Özet olarak, Türk ve Amerikalı dışişleri bakanlığı yetkililerinin ATAA ve işlevleri hakkında bilgi sahibi olduğunu, ancak Almanlar'in ve Avusturyalılar'in bilmediklerini -ki, ATAA başkanının davet edilmesinin sebebi de buydu- gözlemledim.

Diğer bütün toplantılarda olduğu gibi, bu birbirini tanıma ziyaretleri sırasındaki toplantılarda tartışılan konular 3 alanda yoğunlaşti:

1. ATAA'nın yapısı, misyonu ve amaçlarına ulaşmak için gerçekleştirdiği çalışmalar,
2. Türk-Amerikan toplumunun yapısı: Amerika'da yaşayan Türkler'in sayısı, yaş grupları, gelir düzeyleri, Amerika'nin çeşitli bölgelerindeki yoğunlaşmaları. Ayrıca yine toplumumuzun Amerikan politikasına katkısı ve politikadaki başarı seviyesi,
3. Türk-Amerikan toplumunun bireylerinin Amerikan dokusuna karışmasındaki başarışı: Politik, konuşma, din, sosyal davranışlardaki özgürlük.

Bana sorulan sorulara dürüst cevaplar verdim. Amerika'da yaşayan 300.000 Türk asıllı Amerikalı'nin konusu açıldığında, Avrupa'daki arkadaşlarımızın daha şanslı olduklarını, çünkü Avrupa'daki Türk nüfusunun bilindiğini, ancak 300.000 rakamının kaba bir tahmin olduğunu ve asıl sayının belirlenmesi için Türk hükümeti tarafından ciddi bir çalışma gerçekleşmesi gerektiğini söyledim. ATAA'nin Gelecek Dönem Başkanı Vural Cengiz'in, Türkiye'ye düzenlenen ATAA Heyet Gezilerinden birinde dile getirdiği, eskiden Türkiye'ye girerken doldurulan gümrük beyanname formunun tekrar kullanıma sunulması gerektiği örneğini verdim. Böylece, istatistiksel yöntemlerle, birkaç yıl içinde sadece Amerika'daki Türklerin sayısın belirlenmekle kalmayacağını, aynı zamanda çok kapsamlı ve kullanışlı bir veri bankası oluşturulabileceğini belirttim.



AVUSTURYA'DAKİ TÜRK DERNEKLERİNE KONFERANS


Toplantı sırasında Türk Başkonsolosu Sayın Ateş Öktem de katılımcılara Türkiye hakkında aydınlatıcı bilgiler sağladı ve Amerika Birleşik Devletleri'nde görevli olduğu yıllarda edindiği tecrübelerden bahsetti.

Essen, Almanya: 26 Şubat, 2004

Beni Almanya'da ağırlayan Dr. Jürgen Bödenstein Türk Çalışmalar Merkezi'ndeki görüşmede de bana eşlik etti. Bir saatlık bir tren yolculuğundan sonra, merkezin direktörü Dr. Faruk Sen ve diğer yetkililerle tanıştık. Almanya hükümeti ve özel sektörü tarafından desteklenen Türk Çalışmalar Merkezi 1985'te kurulmuş. Akredite bir sivil toplum örgütü olan bu organizasyonun mütevelli heyetinde Alman hükümetinin şu andaki bakanlarından Birgit Fischer ve Hartmut Krebs da bulunuyor. Sosyal araştırma ve planlama üzerine kurulu olan bu örgütün amacı Türkiye ve Türk göçmenleri ve Avrupa Birliği'nden gelen göçmenler hakkında toplumda bilinç yaratmak ve bilgi sağlamak.

Örgütün liderlerinin ATAA hakkında bilgi sahibi olduklarını öğrendim ve onlara ATAA'nin şu andaki çalışmalarından bahsettim. Toplantı sırasında yurt dışındaki Türk sivil toplum örgütlerinin gerekliliği ve faydaları, ve Türkiye ve Türklerin tanımında bağımsız olmalarının önemi ile ilgili bir sohbet de gerçekleşti.
Toplantı organizasyonlar arasındaki iletişimin daha verimli olması ve ileride ortak projeler yapılması sözleriyle sona erdi.

Essen, Almanya: 26 Şubat, 2004

Dr. Jürgen Bödenstein bana Cologne Intercültüral Center'daki “Türk toplumunun Amerika'ya Entegrasyon/Asımilasyon” konulu toplantıda da eşlik etti. Dört ayrı organizasyondan temsilcilerin olduğu toplantıda ATAA’nın amaçları ve Amerika’daki çalışmalarından bahsettim.

Frankfurt, Almanya: 27 Şubat, 2004

Almanya'daki 27 Türk derneğinin liderlerinin katıldığı öğle yemekli toplantı Amerikan Büyükelçiliği'ne bağlı olan Amerika Haus'ta gerçekleşti. Almanya'ya gelişimin asıl nedeni olan bu toplantıya Amerikan Büyükelçiliği'nden Gerhard Wiesinger'in yanısıra Türk Başkonsolosu Sayın Ali Rıza Çolak da katıldı.

Toplantıyı başlatan Sayın Wiesinger katılımcılara uzak mesafelerden geldikleri için teşekkür etti, ve başkonsolosu konuşmaya davet etti. Başkonsolos Çolak'in Houston'da görevli bulunduğu zamanlardaki tecrübelerine dayanarak yaptığı ve Almanya'daki Türk organizasyonlarını daha iyi organize olmaya ve daha aktif çalışmaya davet ettiği konuşma beni çok duygulandırdı. Sayın Çolak, ATAA'yi gelecekteki başarılarını geçmişte elde ettiklerinin üzerine kurduğu için övdü.

Yurtdışındaki temsilcilerimizden bu tip cesaret verici konuşmaları sık sık duyarız. Ancak Sayın Çolak'in kendine özgü anlatımı ve orada bulunanların onu dikkatle dinleyişleri bu konuşmayı çok özel kıldı. Almanya'da bulunduğu süre içinde Türk toplumunun faaliyetlerinde aktif bir şekilde yer alan Çolak orada bulunan herkes tarafından imrenilen ve sözleri dikkatle dinlenen, takdir edilen ve alkışlanan bir kişiydi. Farklı Türk teşkilatlarının arasındaki bölünmeyi gözönüne aldığımızda Sayın Çolak'in toplantıya katılanlar tarafından karşılanması bir Türk Dışişleri mensubu olarak sahip olduğu olağanüstü özellikler hakkında da çok iyi fikir veriyor. Dinleyicilere konuşmamda da belirttiğim gibi, ATAA için düşündüğümüz gelecekte ATAA'nin bağımsız bir Amerikan gönüllü kuruluşu olma ve bir sivil toplum örgütü olarak fonksiyonlarını yerine getirme yolunda Sayın Çolak gibi güvenilir bir dost kazandığını gördüm.

Buradaki konuşmam yine ABD'deki geçmiş Türk tecrübesi, ATAA'nin misyonu ve çalışma yapısı hakkında genel bilgi vermek şeklinde oldu.

Değindiğim bazı temel noktalar şunlardı:

- ATAA'nin çalışma yapısı
- ATAAnin misyonu
- ABD'deki Türklerin nüfus yapısı
- Amerika'daki ilk Türkler
- Türk asıllı Amerikalıların Amerikan toplumuna entegrasyonu veya asimilasyonu



BÜYÜKELÇİ MİTHAT BALKAN VE FEDERASYON BAŞKANI YAVUZ KUŞCU AVUSTURYA FEDEERASYON BAŞKANI YAVUZ KUŞCU İLE



Türkleri kendimce şu kategorilere ayırdım:

30 yıl veya daha fazla zamandır ABD'de bulunanlar: 30 yıldan fazla bir zamandır Amerika'da bulunan kişilerin çocukları ve torunları bulunmaktadır. Bu insanlar artık Türkiye'ye dönme sözünü ağızlarına almamaktadırlar. Genel olarak, bu grubun içinde ilk nesil, anne babalar çok iyi entegre olmuşlardır. Anayasal haklarını kulanmakta ve Amerikan politikasıyla ilgilenmektedirler, Türklerle ilgili konularda çalışacak olan politikacılara oy verme eğilimindedirler. Çocuklarına gelince resim değişmektedir. Yine genel olarak denebilir ki, entegrasyon değil ama bir asimilasyon süreci yaşanmaktadır. Üçüncü nesil ise tamamen kaybedilmiştir. Hemen hemen hiçbirisi Türkçe konuşmamaktadır, Türk organizasyonlarına üye değildirler ve Türklerle ilgili konulardan haberdar değildirler.
30 yıldan daha az bir süredir Amerika'da bulunanlar: Bu grup oldukça ilginçtir, çünkü acı duyarak yaşamaktadırlar: "Bir gün Türkiye’ye döneceğim" [sözü] bu grubun ABD'de bulunmalarını genel olarak açıklayan cümledir. Onlar için bu sadece bir zaman sorunudur. Bu yüzden bu grup için entegrasyon veya asimilasyondan bahsetmek zordur. ABD vatandaşı olabilirler ama oy vermeyebilirler. Bu sebeple Türklerle ilgili olarak herhangi bir faaliyete katılmak için bu grubu zorlamak gerekir.

Bu zorlama, kahramanca yönetilen bazı Türk organizasyonları tarafından yapılmaktadır. Bu faaliyetin başarışı_ Houston'da Coşkun Çağlar ve Erhan Üsküp, Chicago'da Mehmet Çelebi veya Los Angeles'ta Sema Karaoglu'na bağlıdır. Genelde, ülkeye ayak basan Türkler diğer Türklerle tanışmak için heveslidirler ve onların ilgisini ve bağlantısını koruyabilmek, derneklere düşmektedir. Yine genel olarak, bir süre sonra dernekler de kan kaybına uğramakta ve varlıklarını ancak yeni geleceklerle sürdürebilecek hale gelmektedirler. Burada biz diğer etnik gruplardan farklı olarak, eski üyelerimizi koruyamıyoruz. Eğer ABD'deki Türk derneklerinin bugünkü durumunu özetleyecek olursam, içinde bulunduğumuz durum şu anda budur.

Yine de güzel gelişmeler var. Bütün bunlara rağmen, bizim adımıza fedakarca çalışanlar, hepimiz için mucizeler yaratmaya devam ediyorlar. ATAA, FTAA ve kanatları altındaki bütün diğer organizasyonlar mükemmel olmayan durumlarda bile etkili sonuçlar alabilmektedir. Eğer biraz daha organize olabilsek, teşkilatlarımız şimdikinden biraz daha fazla Türklerin güvenini kazanabilseler, bu rakamlar yukarı fırlardı. O zamanTürkleri tutan hiç birşey olmayacağına ben yürekten inanıyorum.

Bu noktada teşkilatım tekerleği yeniden icat etmekten daha fazlasını yapıyor. Her zamankinden daha fazla,
demokratik, saydam, bağımsız, güvenilir ve katılımcıyız. Ama bütün bunlar bile başarı için yeterli değil. Eğer yurtdışındaki bir derneğin amacı Türk imajını geliştirmek, ve/veya o ülkedeki azınlık haklarını savunmak işe, üye sayılarına odaklanmalı ve sayıyı arttırmak için akıllıca yöntemler bulmalı. Bütün bu metodların üstünde, ortak noktaları bulmak, ve bizi birbirimizden ayıran (özellikle de siyasi) konulardan kurtulmak ilkesi geliyor. Eğer bölgemizdeki okulda müfredat bir Türk çocuğuna atalarının ne kadar kötü olduğunu anlatıyorsa kitapların neler içereceğine karar veren o bölgedeki Amerikalı okul yöneticileri için çocuğun babasının A veya B partisini desteklemesinin zerre kadar önemi yok. Bu sebeple, Türkiye'deki siyasi görüşümüze bağlı olarak [yurtdışında] kendi aramızda bölünme lüksümüz yok. Ortak noktaları bulup, farklılıkları gözardı etmeliyiz.

Yurtdışında yaşayanlar için ortak yönler bulmak kolaydır. Farklılıklardan kurtulmak ise daha zordur, ama başarılabilir. Eğer Türkiye'deki Türkler Kıbrıs meselesi konusunda bölünmüşlerse, dernek olarak herhangi bir görüşü savunan açıklamalar yapmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Eğer Türkiye'deki Türkler Ermeni sınırının açılmasının gerekliliği hakkında fikir ayrılığında iseler, bu konuda konuşmayın. Aynı durum, Arap-İsrail çatışmasında, veya Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girip girmemesinin gerekliliği konularında da değişmez. Bütün bu konular Türkiye'yi bölen konulardır ve biz dernek liderleri olarak Amerika'da tek bir üyemizi bile kaybetme lüksüne sahip olmadığımız için bu konularda konuşamayız. Bundan 5 veya 10 yıl sonra Araplar ve Yahudiler öpüşüp barışabilirler, Türkiye'nın AB üyeliği tamamiyle reddedilebilir, veya Ermeni sınırı bir zaman sonra açılabilir. Bütün bu zaman zarfında, bu 5-10 yıl içinde bizim yaptığımız ise kendimizi ayağımızdan vurmak ve güçlü rakamlara ihtiyacımız varken Amerikalı politikacıların kollarını bu sayılarla -yanı oylarımızla- büküp Türkiye'ye parası ödendiği halde Kongre onayı olmadığı için verilmeyen helikopterlerin teslimi, ABD'ye ihraç edilen Türk tekstil mallarındaki kotanin kaldırılması, Azerbaycan'a uygulanan ambargonun kaldırılması için zorlayabilir, New York Times gazetesini, National Geographiç dergisini Türk düşmanı zehirli duygularını kuştukları için boykot edebiliriz.


VİYANA BASIN KONFERANSI  TÜRK-ALMAN DERNEKLERİ İLE HESSEN'DE


Türkiye dışında küçük Türkiye'lerde yaşamak ve Türkiye'deki gündelik siyasetin ufak tefek problemleri ile uğraşmak zorunda değiliz. Orada yaşamıyoruz ki! Burada yaşıyoruz ve burada gelecek 5-10 yıldan daha uzun dönemler için hedefler koymalıyız. Rum ve Ermeni Türk düşmanı lobiler Yunanistan veya Ermenistan'daki siyasi gelişmeler üzerine tartışmak için bir gün bile kaybetmiyorlar; bizim de yapacak çok şeyimiz var.

Bu yaklaşımdan hareketle, Almanya'daki ve Avusturya'daki meslektaşlarımın ve medyanın sorularına cevap vermemeyi tercih ettim. Şıklıkla Avrupa Birliği'nden Irak'a kadar uzanan çeşitli konularda ATAA'nin resmi pozisyonu hakkında sorulara muhatap öldüm. ATAA'in herhangi bir desteği veya resmi pozisyonu olmadığını belirttiğimde insanların yüzünde bir hayret ifadesine şahit öldüm. Ancak böyle bir politikanın arkasında yatan mantığı açıklamadığımda ifadeler değişti. Ama yine de, bunun uygun bir yaklaşım olduğunu kabul etseler bile, Avusturya'da böyle birşeyin asla mümkün olmayacağını söylediler. Bu arada, Almanya'da da genel anlayış bu yöndeydi.

Ben ayrıca şunları da söyledim: "Avrupa'ya resmi bir ziyaretle geleceğimi öğrendiğimde_ önce biz Amerika'da yaşayan Türkler'den öğreneceğiniz şeyler olduğunu düşündüm. Ancak, görülen o ki, belki de tam tersi söz konuşu. Çünkü çok daha kötü ve karşıt şartlarda ve durumlarda siz Amerika'daki bizlerden çok daha fazla mucize gerçekleştirmişsiniz. Biz 1860'tan beri Amerika'dayız, siz buralara daha 1960'ta geldiniz. Buraya ilk gelen göçmen işçiler neredeyse hiç eğitim görmemişti, ama Amerika'ya gidenler eğitim açısından Türkiye'nın neredeyse en iyileriydi. Siz Avrupa'da pek çok ayrımcılık ve yabancılaşma yaşamışken, Amerika'da Türkler -en azından 11 Eylül'e kadar- bunların hiçbirini tecrübe etmediler. Yine de, siz yerel ve federal siyasi pozisyonlara Türk temsilcilerini seçebildiniz; bugüne kadar biz bunu ABD'de başaramadık. Bu yüzden tebrik edilmeniz lazım.

Yalnız bir noktada, Amerika'daki Türkler sizden daha başarılı oldular: Amerika'daki Türk teşkilatlarında hizip ve bölünme olmadı ve birisi 50, diğeri 25 yaşında en az iki şemsiye organizasyon kuruldu. Almanya'da işe, 1.500'den fazla teşkilat var ve bunlar bir şemsiye altında toplanmamış, bu yüzden de herkes adına konuşan bir ses yok."

Bu noktada bir çatı altında toplanma ihtimali olup olmadığını sordum, cevap "Nneredeyse imkansız" oldu. Ancak, belki bunun herhangi bir kazanç hırsı olmayan ve herkesin saygı duyduğu bir kimsenin (ATAA'nin kuruluş sürecinde ABD Büyükelçi görevinde olması sebebiyle şanslı olduğumuz Şükrü Elekdağ'in Almanya’daki bir benzeri) liderliğinde yapılabileceği teklifini getirdiğimde, salondaki tuhaf yüz ifadeleriyle tavana bakan gözlerle karşılaştim. İçlerinden birisi böyle birleştirinin birisinin aklına gelmediğini söylerken diğeri Onur Öymen'in adını ortaya attı. Hatta organizasyonların böyle bir deneme için bir ön toplantıyla bile biraraya gelemeyeceklerini iddia ettiler. Bu noktada ilginç birşey oldu. Ben şaka yollu "Peki ya Amerika? Eğer sizi davet etsek, böyle bir toplantı için Amerika’ya gelir mısınız?" diye sorduğumda, heyecanla ve gülümseyerek "Evet" diyenlerin sayısının çokluğuna şaşırdım.

Yine bu noktada ATAA'nın yıllık kongresinden bahsetmeye başladim, ve belki de bu çeşit bir faaliyetin Almanya'da bir çatı organizasyonu kurulması için plan yapmak üzere oluşturulacak çeşitli oturumlar için ayarlanabileceğini söyledim. Bir kere daha, "Bizi davet ederseniz, geliriz!" dediler.

AVUSTURYA

Viyana, Avusturya: 1 Mart 2004

Basın Toplantısı

Viyana'daki ABD Büyükelçiliği'nin Halkla İlişkiler görevlisi Peter Schroeder sabah bana American Reference Center'da yapılan bir basın toplantısı için eşlik etti. Bu merkez, ABD Elçiliği'nin bir bölümü olarak Amerikan dış politikası, ABD-Avrupa ilişkileri, yerel politikalar, çevre ve ekonomi konularıyla ilgili olarak çalışıyor. (www.usembassy.at <http://www.usembassy.at>)
Büyükelçiliğin Basın Bölümü Başkanı Dr. Karın Czerny'nın yanında, bu toplantıya katılan medya mensupları içinde Uluslararası Avusturya Türk Basını Derneği'nden Birol Kılıç, Türkiye Gazetesi'nden Muhammet Maral, Hürriyet Gazetesi'nden Ozan Önal ve Viyana Radyosu'ndan Özden Çelik bulunmaktaydı.

Toplantı süresince program öncekiler gibiydi. ATAA, Amerika'daki Türklerin tarihi hakkında bilgi verdim ve önceki açıklamalarıma benzer açıklamalarda bulundum.

Avusturya Büyükelçisi Mithat Balkan'a Ziyaret

Viyana'ya gelişimin ilk dakikalarından itibaren, Avusturya'daki çatı organizasyonunun başkanı Sayın Yavuz Kuşçu benimle yakından ilgilendi ve gönüllü olarak son derece misafirperver bir ev sahibi gibi davrandı. Elbette bana gösterilen bu ihtimam, şahsıma değil, okyanusun öbür yanındaki kardeş kuruluş ATAA'ya yapılıyordu. Umarım kendisinin nezaketine ilerde cevap verebilme şansına sahip oluruz.

Öğleden sonra, Yavuz Bey'in önerisiyle, Büyükelçi Balkan ile tanışma şansına sahip öldüm. ATAA'yi yakında bilen bu beyefendiye ATAA Yönetim Kurulu'nun selam ve saygılarını ilettim ve ATAA'nin halihazırdaki faaliyetlerinden bahsettim.

Türk Evi'nde Akşam Programı

ABD Büyükelçiliği Misyon Şefi Daniel Weygrandt tarafından düzenlenen ve yaklaşık 125 kişinin katılımıyla gerçekleşen bu toplantı, Viyana ziyaretimin en önemli bölümüydü. Dinleyiciler arasında Viyana'nin çeşitli bölgelerindeki Türk teşkilatlarının temsilcileri_ önde gelen Türk asıllı Avusturya vatandaşları, Türk asıllı gençler ve medya mensupları bulunuyordu. Sayın Schroeder ile Halkla İlişkiler Müsteşarı Dr. John Quintus'un da katıldığı toplantıda konuşmacılar arasında toplantıyı düzenlediğini Sayın Weygrandt'tan öğrendiğim Sayın Yavuz Kuşçu da bulunuyordu.

Açılış konuşması Misyon Şefi Weygrandt tarafından yapıldı. Sayın Weygrandt, göçmen organizasyonlarına ulaşmak için bir dizi program konusunda çalışıyor ve Müslüman toplulukların Büyükelçilikle devamlı diyaloğu olmasına uğraşıyor.

Soru ve Cevap Bölümü

Her iki ülkedeki bütün toplantılarda bir soru-cevap vardı. Bu toplantıda da Viyana'daki büyük toplantı gibi, bana ABD’de ırkçılık_ önyargı, inanç özgürlüğü, konuşma özgürlüğü gibi konularda sorular soruldu. Kısaca, Amerika'daki Türklerin ayrımcılık konusunda endişeleri olmadığını çünkü Avrupa'dan farklı olarak Amerika'nin bir göçmen ülkesi olduğunu ve bizim ırkçılık veya konuşma özgürlüğünün kısıtlanması kurbanı olmadığımızı belirttim.

Sonuçta genel olarak bakıldığında eğer Avrupa'daki bu tecrübemi özetleyecek olursam:

- Atlant
İk'in iki yanındaki Türkleri bir araya getiren Amerikan Hükümetine teşekkür borçluyum. Aslında bazı Türk görevlilerin de belirttiği gibi, bu biz Türkler veya Türk hükümeti tarafından düşünülmüş ve gerçekleştirilmiş olmalıydı.
- Avrupa ve Amerika'daki Türkler arasında devamlı bir iletişim olmalıdır. Bu bizim ancak menfaatimize olacak bir süreçtir.

Ercüment Kılıç


 
İçeriğe Geri Dön | Ana Menüye Geri Dön